Size nasıl yardımcı olabilirim?
Dijital Oyunlar
KUŞAK FARKI ve SIFIR KUŞAĞI TEHLİKESİ
Bilinçli İnternet Kullanımı

KUŞAK FARKI ve SIFIR KUŞAĞI TEHLİKESİ

Yazar(lar): Gülbahar AYTEKİN - Gazeteci / Aydın ÇATAK - Sosyolog | 23 June 2017, Friday 04:33 | 52,841 görüntüleme

Geleneksel, Bebek Patlaması, X,Y, Z… İlk bakışta matematik problemlerinde kullanılan sembolleri çağrıştırsalar da aslında bu harfler ve ifadeler “kuşak” diye adlandırılan bireyler öbeğini ifade etmektedir. Ortalama yirmi beş - otuz yıllık yaş gruplarını ifade eden kuşak, jenerasyon ya da nesil kelimeleri; ortak yazgıları, ortak duygu ve düşünceleri, ortak kederleri, ortak sevinçleri olan, aynı tarihsel süreçlerden geçmiş ve dolayısıyla ortak bir zaman diliminde yaşamış insan topluluklarını ifade etmek için kullanılmaktadır.

Geleneksel, Bebek Patlaması, X,Y, Z… İlk bakışta matematik problemlerinde kullanılan sembolleri çağrıştırsalar da aslında bu harfler ve ifadeler “kuşak” diye adlandırılan bireyler öbeğini ifade etmektedir. Ortalama yirmi beş - otuz yıllık yaş gruplarını ifade eden kuşak, jenerasyon ya da nesil kelimeleri; ortak yazgıları, ortak duygu ve düşünceleri, ortak kederleri, ortak sevinçleri olan, aynı tarihsel süreçlerden geçmiş ve dolayısıyla ortak bir zaman diliminde yaşamış insan topluluklarını ifade etmek için kullanılmaktadır. Nesilleri birbirinden ayıran ve değişik isimlerle adlandırılmalarına sebep olan en önemli etkenlerden biri ise teknolojinin öncülüğünde yaşanan değişimlerin ve yeniliklerin başlattığı süreçler olmuştur. Var olan nesle yeni nesillerin eklenmesiyle gün yüzüne çıkan kırılmalar, biz ve diğerleri ayrımının belirginleşmesine ve böylece kuşaklar arası farklılıklara sebep olmuştur. Kuşak kavramının tarihi süreci yazılı kaynaklar noktasında incelendiğinde ise, bazı bilim dallarında konunun Antik Yunan’a, bazılarında ise Eski Mısır Uygarlığı’na kadar uzandığı görülmektedir.[1]

Kuşaklar sırasıyla Geleneksel (Traditionalists) , Bebek Patlaması (Baby Boomers), X Kuşağı, Y Kuşağı ve Z Kuşağı olarak isimlendirilmektedir. Kavram adlandırmalarına baktığımızda ilk olarak 1925 ile1945 yılları arasında doğanları ifade etmek için “Geleneksel” kavramının kullanıldığını görmekteyiz. Geleneksel tanımlaması “Sessiz Kuşak” ya da “Erişkin Kuşak” olarak da isimlendirilmektedir.[2][3]

Ardından 2. Dünya savaşı yıllarından hemen sonra gelen 1946 ile1964 yılları arasında doğan “Bebek Patlaması” kuşağı bulunuyor. “Bebek Patlaması” kavramı kulağa çok hoş gelmese de böyle tarif edilmesinin sebebi, 2. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra yaşanan nüfus patlaması zamanında doğmuş olmaları. İnternetin olmadığı ve teknolojik gelişmelerin görece daha az ilerlediği o zamanın insanlarını sırasıyla X, Y ve Z kuşakları takip ederken, X kuşağını 1965 ile 1979 yılları arasında doğanlar oluşturmaktadır. X kuşağı üyeleri değişen dünya koşullarına yetişebilmek için büyük bir çaba harcamışlardır. Buna rağmen yetişememek ve çağa ayak uyduramamak izlenimi oluştuğu için kendilerini dışlanmış hissetmektedirler (Dias, 2003). X kuşağının kullanılan diğer isimleri arasında “Twenty Something” ve “F-you Generation” bulunmaktadır.

Hemen ardından gelen Y kuşağını ise 1980 ile 2001 yılları arasında doğanlar oluşturuyor. Milenyum Kuşağı, Gelecek Kuşak (Generation Next), Dijital Kuşak (Digital Generation) Eko Patlaması (Echo Boomers) ve Bir Sonrakiler (Nexters) gibi birden fazla ismi bulunmaktadır.

Son olarak 2000 ile 2020 yılları arasında doğan ve doğacak olan nesli ifade eden Z kuşağı geliyor. “İnternet Kuşağı” olarak da anılan Z kuşağı yeni teknolojik imkânlarla, bilgi ve iletişim kolaylıklarının içine doğmuş bireylerden oluşmaktadır.

Kuşkusuz, bireylerin doğdukları zamanın sosyolojik, kültürel, siyasi ve ekonomik şartları o zamanda yaşayan toplumu doğrudan etkilemektedir ve bir kuşağın ortalama 20 yılda yenilendiğini varsaydığımızda kuşaklar arası farklılıkların görülmesi kaçınılmazdır. Buna birde hızla ilerleyen teknolojik gelişmeleri ve günümüzde evlenme yaşının ilerlemesini eklediğimizde hem toplumda hem de toplumun en küçük birimi olan aile içinde yaşanan kuşak farklılıklarının ve çatışmalarının katlanarak arttığını söylemek mümkündür.

Yapılan araştırmalar her kuşağın kendine has bir iş yapma temayülü, davranış ve düşünme kalıbı, farklı bir giyim ve konuşma tarzı olduğunu göstermektedir.

Nitekim Y nesline ait bireyler işverenlerinden daha esnek çalışma programları, iş yerinde daha fazla “kişisel zaman”, neredeyse sürekli geribildirim ve kariyer tavsiyesi istemektedirler. Ortalamanın üstünde bir oranda, patronlarının genç çalışanlarından bir şeyler öğrenebileceğini savunmaktadırlar.[4] Buna mukabil 1946-1964 yılları arasında doğanların (Baby Boomers) sadakat duyguları yüksek, kanaatkâr ve aynı zamanda bir yerde uzun süre çalışabilen bir yapıya sahip oldukları görülmüştür.

kuşak farkı

Teknolojinin büyük bir hızla ilerlemesi nesiller arasında yaşanan farklılıkların oluşmasındaki en büyük etkenlerden biridir. Oluşan farklılıklar bireylerin yaşama alışkanlıklarında, hayata bakış açılarında ve günlük hayatın bütün pratiklerinde kendini göstermektedir. Aynı evde yaşayıp aslında birbirinden kilometrelerce uzakta olanlar ile, dünyanın iki ayrı ucunda bulunup da aslında çevrimiçi ortamda bir arada olanlar... Bu türden sanal gerçeklik tablolarının oluşması, günümüzün ilerleyen teknolojilerinin handikaplarından biri olmuştur. Bir tarafta kişisel bilgisayarların yeni yeni satışına başlandığı, internetin olmadığı zamanların yetişkinleri, diğer tarafta doğduğu andan itibaren kendilerini internetin, bilgisayar oyunlarının, cep telefonlarının ve anlık mesajlaşmaların içinde bulan “network” gençliği. Annesine ve babasına teknolojik aletleri nasıl kullanacağını öğreten genç bir nesil ile bilgisayar veya akıllı telefon kullanmakta zorlanan ebeveynlerin ve yetişkinlerin yaşadığı bir dönemden geçmekteyiz.

İşte bu iki farklı niteliklere sahip grup, literatürde “dijital yerliler” ve “dijital göçmenler” olarak adlandırılmaktadır. Dijital yerliler günümüz teknolojileri ile hayata başlayan, hayatının merkezinde çevrimiçi ortamların ve yeni teknolojilerin yoğun olarak yer aldığı, günlük işlerini teknoloji ile yürüten 21. yy çocuklarından ve gençlerinden oluşmaktadır. Diğer yandan dijital göçmenler bu teknolojilerin kullanıldığı ortamlara uyum sağlamaya çalışan ve kendilerini teknolojinin gelişimi ile yeni bir süreç içerisinde bulan bir kuşaktan oluşmaktadır.[5]

Bir Sonrası "Sıfır Kuşak" Tehlikesi mi?

Teknoloji ile temasın her yeni gelen nesli daha fazla etkiliyor oluşu gelecek nesiller adına olumsuz etkiler de barındırmaktadır. Teknoloji ile fazlaca iç içe olma durumu, bireysellik, sosyal normlara uyum, ahlaki tavır ve tutum, tüketim alışkanlıkları, sorumluluk duygusu gibi birçok açıdan bireyi yakinen ilgilendirmektedir. Vaktinin tamamını bilgisayar başında boşa harcayan bir birey, sorumluluk duygusunu zedelemiş ve günlük hayatın akışında yapması gereken diğer bütün işlerini ihmal etmiştir. Öte yandan bilgi ve iletişim teknolojilerinin büyük bir hızla ilerlemesi bireyleri teknolojiye mecbur kılarken bizlere düşen teknolojiyi, bilgi ve iletişim kaynaklarını doğru ve bilinçli bir şekilde kullanmak ve bunu yeni nesillere aktarmak olmalıdır. Gelecek kuşakların teknoloji bağımlısı, doğaya, kendine ve gerçek hayata uzak, tüketim ve haz odaklı, narsist, kuralsız bir kuşak yani “Sıfır Kuşağı “olmasını istemiyorsak, toplum olarak önlemler almalı, teknoloji ve internetin doğru kullanımı noktasında genç nesillere yol gösterici olmalıyız. En önemlisi de sevgi, saygı, sorumluluk ve bilinç gibi erdemlerin, bilgiden çok daha önce ve önemli olduğunu yeni kuşaklara anlatabilmektir.

Üsküdar Üniversitesi Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan bu konudaki görüşlerini şöyle ifade etmektedir: “‘Vaktin’, zamanın çocuğu olmak” bu kavram çok önemli. Dönemler değişse de sorular değişmiyor, önemli olan eski sorulara yeni cevaplar verebilmek. Eğer çağa uygun cevaplar verebiliyorsak yaştan bağımsız oluruz. Günümüzde kaynaklar çoğaldı, popüler kültür ve dijital teknoloji kaynakları artırdı. Elektrik yokken sosyal hareketlilik çok azdı, ancak bugün ekonomik hareketlilik, sosyal hareketlilik de arttı. İnsanlarımız bugün daha stresli ve yapay ihtiyaçları çoğaldı. Moda diye bir kavram var ve tüketimi tetikleyen popüler kültür var. Popüler kültürle gençlik çok etkilendi, birçok değer bu bağlamda yıprandı. Bu dönemde bizlere önemli görevler düşmektedir. Bilgi çağını bilgelik çağına dönüştürmezsek Z kuşağından sonraki kuşak “Sıfır Kuşağı” olacak. Bugün birtakım görüşler var. Anarşizmin, akım olarak yaygınlaşacak mı? Sosyologlar “anomi” yani normsuz, kuralsız insanlar mı yetişiyor endişesini tartışıyorlar. Kuralsız nesillerin etkisinde bir gelecek bizi bekliyor olabilir. Bu durumda insan aklının devreye girmesi gerekiyor. İnsan aklının önünü açacak öngörülerde bulunmak gerekiyor. Kültürel bir çözülme ile ilgili öncüller var ve bunlarla ilgili önlemler almamız gerekiyor. Dünyayı tek kültür haline getirmek istiyorlar. Birçok kültür yok olmak üzere. Yerel olmadan evrensel olamayız, bunu bilmeli ve yerel kültürlerimize sahip çıkıp onları korumalıyız.”[6]

Yorumlar

  • Henüz yorum yapılmadı. Hemen düşüncelerinizi yazarak ilk yorumu siz yapabilirsiniz.
Yorum yapın
  • Doğrulama için e-posta adresinizin gerçek ve size ait olması gerekiyor.
  • E-posta adresiniz kesinlikle üçüncü kişilerle paylaşılmayacak, gizli kalacaktır.
  • Görünecek ad alanı için gerçek adınızı kullanmak zorunda değilsiniz.
  • İnternet üzerinde yapacağınız her işlem için IP adresinizin kayıt altına alındığını unutmamalısınız.
  • Yorumunuz yayınlanmadan önce editör onayından geçecektir.
lightbulb_outline Gerçek hayatta yapmayacağınız hiçbir şeyi, internet ortamında da yapmayın.
Toast Alert...