Dijital Dolandırıcılık ve Mağdurların Psikolojik Yükü

Yazar(lar): Uzm. Klinik Psikolog Gülşah AKSAKALLI

Dijitalleşmenin hız kazandığı günümüzde bireyler günlük iletişimlerinin büyük bir kısmını e-posta ve kısa mesaj (SMS) üzerinden sürdürmektedir. Bu durum, siber suçlulara yeni fırsatlar yaratmaktadır. Özellikle phishing yani kimlik avı saldırıları, teknik görünümünden ziyade psikolojik manipülasyona dayalı yöntemleriyle dikkat çekmektedir.


Teknoloji basınında ve uluslararası güvenlik raporlarında sıkça vurgulandığı gibi, dolandırıcılar kendilerini Google, banka ya da resmi kurum kimlikleriyle tanıtarak kişisel verileri veya finansal bilgileri elde etmeye çalışmaktadırlar. Türkçe basında yer alan haberlerde de belirtildiği üzere, bazı kısa mesajlarda veya e-postalarda “com” ve “track” gibi belirli kelime veya yapıların bulunması, sahte yönlendirme linklerinin bir işareti olabilmektedir. Google gibi büyük teknoloji şirketlerinin yaptığı uyarılar, kullanıcıların bu tür içerikleri hiç açmadan silmeleri gerektiğini vurgulamaktadır. Bu saldırılar genellikle iki temel strateji üzerine inşa edilmektedir. İlki, mesajın görsel ve dilsel açıdan meşru bir kurumdan geliyormuş gibi hazırlanmasıdır. Burada alan adı taklidi, logoların birebir kopyalanması ya da bilinen e-posta şablonlarının kullanılması ile öne çıkmaktadır. İkincisi ise kurbanın düşünmesine fırsat tanımadan harekete geçmesini sağlayacak zaman baskısı oluşturulmasıdır. “Hesabınız kapanacak”, “Yasal işlem başlatılacak” ya da “Ödül kazandınız, hemen tıklayın” gibi ifadeler bu nedenle tercih edilmektedir. Bazı durumlarda dolandırıcılar, Google’ın veya diğer platformların kendi servislerini (örneğin ücretsiz form ya da site oluşturma araçlarını) suistimal ederek saldırılarını daha inandırıcı kılabilmektedir.

Dolandırıcılıkların farklı senaryoları bulunmaktadır. En sık görülenler arasında sahte ödül ve kampanya bildirimleri, hesap güvenliğiyle ilgili tehditler, kamu kurumlarının adını kullanarak yapılan vergi veya dava bildirimleri ve yüksek kazanç vaat eden yatırım fırsatları yer almaktadır. Tüm bu senaryoların ortak noktası, kurbanda hızlı karar verme baskısı yaratmak ve onu sosyal çevresinden yalıtmaktır. Kurban, çoğu zaman utanma duygusuyla bu durumu yakınlarıyla paylaşmamakta ve yalnız hareket etmeye yönelmektedir. Bu da saldırının başarısını artırmaktadır.

Dolandırıcılıkların yalnızca ekonomik değil, psikolojik sonuçları da oldukça yıkıcıdır. Akademik çalışmalar bu tür saldırılara maruz kalan bireylerde şok, inkâr, öfke, suçluluk ve utanç gibi duyguların ardışık biçimde yaşandığını ortaya koymaktadır. Kurbanlar çoğu zaman kendilerini aptalca davranmış gibi hissetmekte ve yaşadıklarını gizleme eğilimine girebilmektedirler. Bu tutum ise yardım arama davranışını zayıflatmakta ve travmanın derinleşmesine yol açabilmektedir. Anksiyete, uyku bozuklukları, depresif belirtiler, sosyal geri çekilme ve güven kaybı ise en sık bildirilen psikolojik sonuçlardır. Özellikle kimlik hırsızlığı gibi durumlarda travma sonrası stres bozukluğuna benzer semptomlar gelişebilmektedir.

Psikolojik etkiler, birkaç mekanizma üzerinden açıklanabilmektedir. Öncelikle güvenin zedelenmesi, bireyin hem çevresine hem de kendine duyduğu inancı sarsabilir. Ardından kontrol kaybı duygusu devreye girer, mali kaynaklarını ya da kişisel verilerini kaybeden kişi güçsüzleşir. Üçüncü mekanizma sosyal damgalanmadır. Kurban, toplumun kendisini küçümseyeceğinden korkabilir ve içine kapanabilir. Son olarak, finansal kayıpların doğrudan tetiklediği ekonomik stres, kaygı ve depresyonu besler. Bu dört mekanizma birleştiğinde, dolandırıcılığın psikolojik etkileri kalıcı bir hale gelebilmektedir.
Dolandırıcılıkla mücadelede yalnızca teknik önlemler yeterli olmamaktadır. Elbette bireylerin şüpheli mesajları silmeleri, bağlantılara tıklamamaları ve kimlik bilgilerini paylaşmamaları oldukça önemlidir. Ancak mağduriyet yaşayan kişilerin utanç duygusuna kapılmadan yardım aramaları, finansal kayıpları azaltabilecek ve psikolojik yükü hafifletebilecektir. Bankalar ve resmî kurumlar, yalnızca maddi destek değil, aynı zamanda psikolojik danışmanlık yönlendirmeleri de sunabilmelidir. Kamu kampanyaları ise özellikle dijital okuryazarlığı düşük grupları hedef almalı, örnek olaylarla somut riskleri göstermelidir.

Sonuç olarak, Google’ın yaptığı gibi teknik uyarılar elbette önemlidir fakat tek başına “mesajı sil, unut” yaklaşımı yeterli değildir. Dolandırıcılık, teknik bir saldırı olmanın ötesinde, toplumsal güveni ve bireysel psikolojiyi doğrudan etkileyen çok katmanlı bir sorundur. Etkin mücadele, teknik güvenlik önlemlerini, bilinçlendirme çalışmalarını ve psikososyal destek mekanizmalarını bir arada yürütmeyi gerektirmektedir. Bütüncül yaklaşım benimsenmedikçe dolandırıcılığın bıraktığı derin izler yalnızca ekonomik değil, duygusal düzeyde de toplumun hafızasında kalmaya devam edecektir.


Yeniliklerden haberdar olun