Blog
Şimdinin ebeveyn olmuş çocukları için en güzel akım(challenge) mavi göğe bakıp bulutları hayal gücünün elverdiğince hayvanlara, eşyalara, yüzlere benzetmek ve bu kurulan benzerlik ile birlikte bulutlara ve mavi göğe baktıkça büyülenip mutlu olmaktı. Aradan çok zaman geçti… Hayatımıza İnternet girdi, bilgi teknolojileri hızla ilerledi. “Dijital Çağ” olarak adlandırılan bir zamanın içinde buluverdik kendimizi. İnternetin yoğun bir şekilde kullanımı ile birlikte günlük hayatın pratiklerine kadar hemen her şey değişti ve dönüştü.
Kaygı bozukluğuna sebep olabilecek etkenlerin farkında olmak, uyarı işaretlerini dikkate almak ve çocuğun sosyal medyayı daha sağlıklı ve daha üretken kullanmasını sağlamasına yardımcı olmak önemli bir konudur.
Teknolojiyle iç içeyiz. Çoğumuzun akıllı telefonu var ve hemen hemen hepimiz online olarak yaşıyoruz. Sosyal medya platformlarının aktif kullanıcılarıyız. Paylaşıyoruz, beğeniyoruz ve yorum yapıyoruz. Tanıdığımız, tanımadığımız binlerce kişiyle iletişim halindeyiz.
Her internet kullanıcısı, az ya da çok kişisel verilerini gönüllü olarak internette paylaşıyor veya paylaşmak zorunda kalıyor. Çünkü uygulamaların büyük bir çoğunluğu kişisel bilgilerimize erişim izinleri istiyor. Biz kullanıcılar da bu uygulamaları kullanabilmek adına belki de gönülsüz olarak bu izinleri veriyoruz, vermek zorunda kalıyoruz.
Teknolojinin sunduğu sayısız imkânların aşırı, kontrolsüz ve yanlış bir şekilde kullanılması kişilerin hayatında ciddi zararlara sebep olabilmektedir. Bu zararlar arasında fiziksel ve psikososyal bir takım problemler yer almaktadır.
Günümüzde özellikle genç kullanıcıları gözlemlediğimizde, interneti sadece, sosyal medya, kısa video ve oyun ortamı olarak algılıyorlar. Peki, interneti bu kadar dar bir alana sığdırmamıza sebep olan etmenler nelerdir? Nasıl bu hale geldik? İnternet tüm ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimize inandığımız bir araç mı? Bunun da ötesinde, ihtiyaçlarımızı karşıladığını düşündüğümüz sosyal medya platformları neden ücretsiz, gelirlerini nereden karşılıyorlar ya da her gün tırlar dolusu sunucuyu nasıl alabiliyorlar? Bir şey bedavaysa, ürün biz miyiz?
Hiç düşündük mü, sosyal medyada her gün maruz kaldığımız onlarca bilgi ve haberin doğruluk payı ne kadardır, hangi kısmı doğru, hangi kısmı yalandır? Neyi empoze etmeye çalışmaktadır, haberin amacı gerçekten haber vermek mi, yoksa yanıltmak mıdır? Aslı astarı, kaynağı var mıdır?
İnternetin ve siber dünyanın, bütünüyle fırsatlardan veya tehditlerden ibaret olduğunu düşünmek yerine; fırsatları ve riskleri ile beraber değerlendirerek, buna uygun davranarak önlemler almak, politikalar ve çözümler üretmek gerekiyor. Siber alandaki gelişmeleri, fırsata dönüştürebilmekse siber tehditlerin analiz edilerek gerekli önlemlerin alınmasından ve daha bilinçli bir kullanıcı olmaktan geçiyor
İnternet ve sosyal medya başta olmak üzere teknoloji, zamanı tüketeceğimiz platformlar oluşturdu. Zaman, bunları haddinden fazla kullandığımız için bize yetmiyor olabilir mi acaba? Toplu taşımaya bindiğinizde etrafınıza bakın, kaç kişi kitap okuyor, kaç kişi telefonuyla internette geziniyor. Sokakta yürüdüğünüzde insanları gözlemleyin, kaç kişinin ya da ne kadar çok kişinin telefonuyla meşgul olduğunu göreceksiniz...
Sosyal medya ile yalnızlık arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalar, sosyal medya ile bu denli iç içe olmanın zamanla bireyleri yalnızlaştırmakta olduğunu ortaya koymuştur. İnternet kullanımının sosyal ve psikolojik etkileri konusunda uluslararası yapılan ilk araştırma, internette haftada birkaç saat vakit geçirmekte olan bireylerin, internet ile hiç ilgilenmeyen ya da internette az vakit geçiren bireylere kıyasla yalnızlık duygusuna kapılmaya ve depresyon geçirmeye daha çok yatkınlık gösterdiğini ortaya koymuştur.