Dijital Hukukun Temel Prensipleri
Dijital Hukuk Nedir?
Dijital Hukuk, teknolojinin ve internetin kullanımına ilişkin hukuki düzenlemeleri ve prensipleri içeren hukuk dalı olarak tanımlanmaktadır. Bu hukuk dalı internetin ve teknolojinin gelişiminin bireylerinin hayatına ve haklarına etkisini anlamak ve bu hakların kullanılmasını ve korunmasını garanti altına almak için hayati öneme sahiptir. Bu yazıda, dijital hukuka ilişkin belli başlı uygulama alanları ve bunlara ilişkin hukuki düzenlemeler ve dijital hukuka hâkim prensipler ele alınmıştır.
Fikri Mülkiyet Hukuku ve Dijital Hukuk
Fikri Mülkiyet Hukuku, fikir ve sanat eserleri ile bu eserlerin yaratıcılarının haklarını koruyan hukuk dalıdır. Türkiye’de bu hukuk dalı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile düzenlenmektedir. Bu hukuk dalı günümüzde dijital hukuk ile en iç içe hukuk dallarından birisidir zira günümüzde dijital dünya hem fikir ve sanat eserlerinin yayılması için en önemli mecradır hem başta bilgisayar programları olmak üzere dijital eserler günümüzde fikri mülkiyetin konusunu oluşturmaktadır.
Günümüz dijital hukukunun en önemli prensiplerini;
• Fikri mülkiyetin korunması,
• İnternet ortamında fikri mülkiyet üzerinde hak sahibi olmayan kişiler tarafından yayılması ve kullanılmasının önüne geçilmesi
oluşturmaktadır.
Kişisel Veri Hukuku ve Dijital Hukuk
Kişisel verilerin korunması günümüzde bireylerin en temel insan hakkı olarak kabul edilmektedir. Zira kişisel verilerin çalınması ve internet ortamında yayılması en büyük güvenlik ihlallerinden birisi olarak kabul edilmekte ve hatta devletlerin en temel görevlerinden birisinin vatandaşlarının kişisel verilerini korumak olduğu kabul edilmektedir.
Türk Hukukunda da 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu 1. Maddesinde kanunun amacını “kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemektir.” olarak belirtmektedir. Bu Kanun ile bireylerin kişisel verilerini kimlerin hangi amaçlarla toplayabileceği, işleyebileceği ve olası bir hak ihlali durumunda uygulanacak tedbirler düzenlenmektedir.
Sözleşme Hukuku ve Dijital Hukuk
Günümüzde bireylerin ve şirketlerin bir anlaşma yapmaları için bir araya gelmeleri ve karşılıklı olarak sözleşmeye imza atmaları gerekmemektedir. Özellikle pandemi süreci ile birlikte farklı ülkelerden hatta kıtalardan insanların aynı mekânda olmadan sözleşme yapmalarının önemi daha da önemli bir hale gelmiştir. Günümüzde sözleşmeler bireylerin ve şirketlerin sahip olduğu dijital imzalarla yapılabilmekte ve bu dijital sözleşmeler tıpkı ıslak imzalı sözleşmeler gibi geçerli ve bağlayıcı olmaktadır. Türkiye’de bu konuda 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu ile 2004 yılında bir hukuki düzenleme yapılmış ve bireylere ve kurumlara elektronik imza (e – imza) ile sözleşme yapma imkânı tanınmıştır. Bu kanun ile elektronik imzanın hukuki ve teknik yönleri düzenlenmiştir. Bu kanun ile bireylere ve kişilere belirli elektronik sertifika sağlayıcılarından alacakları bir e-imza ile her türlü hukuki işlemi yapma imkânı tanınmıştır. Bu e-imzaların en yaygın kullanım alanı bulduğu yerlerden birisi de avukatlık mesleğidir. Zira, Avukatlar mesleğin doğası gereği en çok imzaya gereksinim duyan meslek grubudur. E-imzanın sağladığı imkân ile avukatlar, bizzat orada olmadan arabuluculuk sözleşmesinden her türlü dava açma ve hukuki işlemi yapma yetisine bu dijital araç ile kavuşmuş durumdadır. Bu anlamda, sözleşmeler hukuku dijital hukukun en çok uygulama alanı bulduğu hukuk dallarından birisi haline gelmiştir.
İfade Özgürlüğü ve Dijital Hukuk
Günümüzde dijital hukukun en gündemde olan konularından birisi de ifade özgürlüğü konusudur. Zira, internet insanlara anonimlik sağlamakta ve hiç tanımadığı insanlarla iletişime geçme imkânı sunmaktadır. Bu imkân avantajlar getirdiği gibi, dezavantajlar da getirmektedir. İfade özgürlüğü de bu dezavantajlardan birisidir. Türk Hukukunda ifade özgürlüğü Anayasa’nın 26. maddesinde düzenlenmektedir. İfade özgürlüğünün sınırlarının aşılması durumunda uygulanacak müeyyide ise TCK madde 125’te düzenlenmiştir. Buna göre, tıpkı güncel hayatta olduğu gibi dijital dünyada da ifade özgürlüğü korunmakta ama bu sınırın aşılması durumunda bireyler ceza ile karşı karşıya kalabilmektedir. Bu anlamda ifade özgürlüğünün mutlak olmadığı ilkesi, dijital hukukun temel prensiplerinden birisi haline gelmektedir.
Sosyal Medyanın Denetimi ve Dijital Hukuk
Statista isimli istatistik şirketine göre, 2024 yılı itibariyle dünyanın en çok kullanılan sosyal medya platformları sırasıyla şunlardır:
- Youtube
- Tiktok
- Facebook Messenger[1]
Göründüğü gibi bu platformlarının iki tanesi dışında hepsi Amerika Birleşik Devletleri merkezlidir. Bu durum, özellikle sosyal medya içeriklerinin denetlenmesi konusunu uluslararası hukuk ile yerel hukuku karşı karşıya getirmektedir.
Türk Hukukunda, internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi 5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ile yapılmaktadır. Bu kanunun amacı; “içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı, erişim sağlayıcı ve toplu kullanım sağlayıcıların yükümlülük ve sorumlulukları ile internet ortamında işlenen belirli suçlarla içerik, yer ve erişim sağlayıcıları üzerinden mücadeleye ilişkin esas ve usûlleri düzenlemektir.” olarak belirtilmektedir. Bu Kanun ile bir suç işlenmesi durumunda, sosyal medya platformlarının uyması gereken kurallar ve uyulmaması durumunda karşılaşacakları yaptırımlar düzenlenmiştir. Bu anlamda, sosyal medya platformlarının üyelerinin yaptığı paylaşımları denetleme sorumluluğu önemli bir prensip olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sonuç
Dijital Hukuk, diğer hukuk dallarının aksine hayatın her alanında karşımıza çıkan bir hukuk dalıdır. Ceza Hukukundan Borçlar Hukukuna; Uluslararası Hukuktan Anayasal Haklara kadar her türlü hukuki durumda uygulama alanı bulmaktadır. Dolayısıyla bu hukuk dallarına hâkim olan prensipler dijital hukukta da uygulama alanı bulmaktadır.
Kaynakça