Size nasıl yardımcı olabilirim?
Dijital Oyunlar
“HÜKÜMLERİ VE KOŞULLARI OKUDUM, KABUL EDİYORUM…”
İnternet ve Bilgi Güvenliği

“HÜKÜMLERİ VE KOŞULLARI OKUDUM, KABUL EDİYORUM…”

Yazar(lar): Evren GÜRDALAR, Aydın ÇATAK | 26 April 2019, Friday 09:18 | 4,243 görüntüleme

Günümüzde özellikle genç kullanıcıları gözlemlediğimizde, interneti sadece, sosyal medya, kısa video ve oyun ortamı olarak algılıyorlar. Peki, interneti bu kadar dar bir alana sığdırmamıza sebep olan etmenler nelerdir? Nasıl bu hale geldik? İnternet tüm ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimize inandığımız bir araç mı? Bunun da ötesinde, ihtiyaçlarımızı karşıladığını düşündüğümüz sosyal medya platformları neden ücretsiz, gelirlerini nereden karşılıyorlar ya da her gün tırlar dolusu sunucuyu nasıl alabiliyorlar? Bir şey bedavaysa, ürün biz miyiz?

Günümüzde özellikle genç kullanıcıları gözlemlediğimizde, interneti sadece, sosyal medya, kısa video ve oyun ortamı olarak algılıyorlar. Peki, interneti bu kadar dar bir alana sığdırmamıza sebep olan etmenler nelerdir? Nasıl bu hale geldik? İnternet tüm ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimize inandığımız bir araç mı? Bunun da ötesinde, ihtiyaçlarımızı karşıladığını düşündüğümüz sosyal medya platformları neden ücretsiz, gelirlerini nereden karşılıyorlar ya da her gün tırlar dolusu sunucuyu nasıl alabiliyorlar? Birçoğumuzun aklından geçen ilk şey “reklam” olacaktır. Ancak olay bu kadar basit değil.

Geçmişten günümüze siber dünyada yaşanan gelişmeler, internette ne gibi olayların döndüğünün ya da dönebileceğinin aslında çok net bir özetini önümüze koymaktadır. Verilerimiz her geçen gün internette depolanıp, farklı amaçlar için kullanılmak üzere analiz edilerek, fabrikaların, mağazaların, hastanelerin, web sitelerinin, hatta devletlerin bile işine yarayacak bir hale dönüştürülüp, pazarlanarak kullanılmaktadır. Peki, verilerimizin pazarlanması ne anlama gelmektedir?

2012 yılında bir mağaza, lise öğrencisi bir kıza hamilelikle ilgili hediye kuponları ve broşürler göndermiştir. Gelen kupon ve broşürleri gören baba, mağaza yönetimiyle görüşmeye gitmiş, mağaza yönetimi de bu duruma şaşırmış ve liseye giden bir kızı hamileliğe teşvik etmekle mağazayı suçlayan babadan özür dilemiştir. Mağaza yönetimi birkaç gün sonra özür dilemek için tekrar kızın babasını aradığında, beklenmedik bir cevapla karşılaşmıştır. Kupon ve broşürlerin gönderildiği kız gerçekten hamileydi. Peki, mağaza zinciri bu özel bilgiye nasıl ulaşmıştı? Bu sorunun cevabı, büyük veriler üzerinden neler yapılabileceğinin sadece küçük bir örneği niteliğindeydi. Mağaza, müşteri profillerini çıkarmak ve ihtiyaca yönelik ürünler sunmak amacıyla özel analizler yapıyordu. Bu analizlerden birisi de hamilelik tahmini üzerineydi. Oluşturulan algoritma, hamile kadınların genellikle hamileliğin ilk üç ayından itibaren magnezyum ve çinko içeren vitamin ürünlerini kullandıklarını ve kokusuz losyonları tercih ettiklerini belirlemişti. Bu verileri alışveriş yapılan kartın sahipleriyle eşleştiren algoritma, bir kadının hamile olup olmadığını yüksek oranda doğru tahmin edebiliyordu. İşte bu algoritma sayesinde kızın hamile olduğu tahmin edilebilmişti. Tüm bu bilgilere ve algoritmalara sahip olan Amerikalı mağaza 2013 yılında hacklenerek 110 milyon müşteri bilgisini çaldırmıştır.

2019 yılında yeni bir sosyal medya akımı ortaya çıktı; 10 years challenge. Sosyal medya kullanıcıları 10 yıl önceki fotoğrafları ile bugünkü fotoğraflarını birleştirip sosyal medya üzerinden #10YearChallenge hashtag’i ile paylaşmaktadırlar. Birçok uzman bu etiketle paylaşılan fotoğrafların yaşlanma üzerine yüz tanıma algoritması yazmak için veri topladığını iddia etmektedirler. Aynı açılardan çekilen ve 10 yıl sonra paylaşılan bu fotoğraflar ortak bir havuzda toplanmakta ve yüz tanıma algoritmalarıyla birçok veri elde edilebilmektedir.

Birçoğumuzun hayatı boyunca ismini dahi duymadığı veri gözetleme şirketleri, değeri yüzlerce milyar doları bulan bu sektörde, bize ait her türlü veriyi depolamakta ve pazarlamaktadırlar. Birçok ülke ve gizli güç, yıllar boyunca küresel gözetim sistemlerini kullanarak ülkeler ve şahıslar hakkında veri toplamış ve bu verileri soğuk savaş malzemesi olarak kullanmıştır. Günümüzde istihbarat için ayrılan bütçeden daha fazlası veri toplama araçları için ayrılmaktadır. Böylelikle önceden yıllar süren çalışmalar belki de birkaç gün içinde daha güvenilir bir şekilde sonuçlanmaktadır. Peki, hayatımızın her alanını etkileyebilecek derecedeki bu büyük veriyi nereden elde ediyorlar?

Gün içinde internette gezinirken, sosyal ağlarda beğen butonlarına basarken, gönderi paylaşırken, mobil oyun oynarken ya da kredi kartıyla herhangi bir mağazadan, ofisten, eczaneden, şirketten, marketten alışveriş yaparken, faturalarımızı öderken aslında sürekli olarak artan bir etkinlik geçmişi oluşturmaktayız. En önemlisi de sanal asistan gibi uygulamaların, her an hazır bulunup söylediklerimizi algılayarak, bizi 24 saat kesintisiz dinleyebilecek şekilde tasarlanmalarıdır. İşte tüm bu etkinliğimiz reklamcılara, pazarlamacılara, kurum ve kuruluşlara satılmak üzere etiketlenmektedir. Kimlik bilgilerimiz, konum bilgilerimiz, tüketici alışkanlıklarımız, kullandığımız otomobil, çocuk sayımız, oturduğumuz evin metrekaresi, evcil hayvanımızın olup olmadığı, “X” ameliyatı olup olmadığımız, mezuniyetimiz, sağlık sorunlarımız vs. bizim yaptığımız tüm bu alışveriş işlemlerinden çok daha değerli bir hale bile gelebilmektedir. Sadece bir veri toplama ve işleme şirketi, her gün binlerce sunucu bilgisayarla, trilyonlarca eşsiz veriyi analiz edebilmektedir. Böylelikle hakkımızda yüzlerce başlıktan oluşan bir profil belirleme işlemi yapılabilmekte, bu işlem sonucunda da; “tahmini saptama, davranışsal saptama ve kişiye özel davranışsal analiz” yöntemleriyle veriler işlenerek istenilen şekilde pazarlanabilmektedir.

Büyük veri analizleri bizi her gün farklı şekillerde etkilemeye devam etmektedir. Bunun en somut ve etkili örneklerden bir diğeri de şüphesiz, seçimlerde büyük rol üstlenen Cambridge Analytica skandalı olmuştur. Sosyal medya platformunun kullanıldığı bu skandalda, kullanıcıların profiline göre özel içerikler görmeleri sağlanmış ve böylelikle seçilmesi istenen kişi lehine çalışmalar yürütülmüştür. 2018 yılında ortaya çıkan Cambridge Analytica skandalı sonrası sosyal medya devi suçunu itiraf etmiş ve büyük veri analizinin ne kadar etkili olduğu ve hayatımıza ne derecede etki edebileceği bir kez daha ortaya konmuştur. Bununla birlikte bu sosyal medya devinin 2012 yılında hiçbir geliri bulunmayan bir başka sosyal medya platformunu satın alması da göz ardı edilemez.

“Bir şey bedavaysa, muhtemelen ürün sizsiniz.”

Firmalar geliştirdikleri uygulamalardan kazandıkları gelirin çok daha fazlasını kişilerin profil değerinden kazanabilmektedir. Şu anda kullandığımız sosyal medya mecralarındaki profillerimiz belki de yüzlerce dolara pazarlanmaktadır. Hesabımızı kapatmamız ya da dondurmamız bu sebeple hiçbir anlam ifade etmemektedir, çünkü bu veriler daima saklanmakta ve üzerine sürekli yeni veri girişleri yapılmaktadır. Evet, biz hesabımızı sildiğimizi zannetsek de veriler saklanmaktadır. 2015 yılında, sosyal medya beğenilerimiz üzerine yapılan bir çalışmaya göre, yeni geliştirilen algoritmalar sosyal medya platformlarındaki 10 beğenimizi analiz ederek, bizi iş arkadaşlarımızdan daha iyi tanıyabilmektedir. Yine, 70 beğeniyle yakın arkadaşlarımızdan, 150 beğeniyle ailemizden, 300 beğeniyle de eşimizden daha iyi tanıyabildikleri iddia edilmektedir. Aynı şekilde, telefonlara uygulama yüklerken verdiğimiz erişim izinleri de özel verilerimizi tehlikeye atmaktadır. Biz farkına varmadan telefonumuzun kamera, mikrofon gibi donanımlarını kontrol edilebilmekte ve ayrıca özel dosyalarımıza erişim sağlayabilmektedir.

Karşımızda, bizi ailemizden ve çevremizden daha iyi tanıyan, ihtiyaçlarımızı ve bağımlılıklarımızı bizden daha iyi bilen, bizi asla kırmayan, kınamayan, bize asla hakaret etmeyen, istediğimiz övgü dolu sözleri söyleyen, “Aferin! Başarabilirsin! Tekrar dene! Pes etme!” diye motive eden, sosyal medya ve dijital oyunları içerisinde barındıran “internet” dediğimiz bir “araç” var. Böylelikle, bizim için belki de hiç önem arz etmeyen “konum” bilgisi, bir restoran için, bebek ürünleri satan bir web sitesi için, belki de balıkçılık malzemesi satan bir mağaza için çok şey ifade etmektedir.

Tüm bu yaşananların sebebi, ücretsiz olarak oynadığımız oyunlar, ne olacak diyerek indirdiğimiz uygulamalar, internette gezinirken ardımızda bıraktığımız izler ve büyük bir zevkle çekip attığımız fotoğraflar... Ancak biz zaten “Hükümleri ve koşulları okudum, kabul ediyorum.” diyerek, bunların kullanılmasına, dağıtılmasına, işlenmesine izin verdik.

Sanal dünyada yaptığımız alışverişler, kullandığımız uygulamalar, gezindiğimiz mecralar... Ürün olarak gördüğümüz birçok şey var, ancak asıl ürün bizleriz ve bize ait olan bu bilgileri kullanmak isteyenler sadece restoranlar ya da bir bebek mağazası değil. Hackerlar, algı yönetimi için çalışan şirketler, kötü niyetli kişiler ve daha birçok tehdit unsuru sırada beklemektedir. Bu sebeple, hayattaki en pahalı şeylerin bedava olduğunu aklımızdan çıkarmamalı ve henüz doğmamış bebeklere bile sosyal medya hesaplarının açıldığı günümüzde, verilerimizi, geleceğimizi özenle korumaya dikkat etmeliyiz.

Yorumlar

  • Henüz yorum yapılmadı. Hemen düşüncelerinizi yazarak ilk yorumu siz yapabilirsiniz.
Yorum yapın
  • Doğrulama için e-posta adresinizin gerçek ve size ait olması gerekiyor.
  • E-posta adresiniz kesinlikle üçüncü kişilerle paylaşılmayacak, gizli kalacaktır.
  • Görünecek ad alanı için gerçek adınızı kullanmak zorunda değilsiniz.
  • İnternet üzerinde yapacağınız her işlem için IP adresinizin kayıt altına alındığını unutmamalısınız.
  • Yorumunuz yayınlanmadan önce editör onayından geçecektir.
lightbulb_outline Gerçek hayattaki sosyal ilişki kuralları, internet ve sosyal paylaşım mecralarında da geçerlidir.
Toast Alert...