Size nasıl yardımcı olabilirim?
Dijital Oyunlar
SOSYAL MEDYANIN BİREYSEL VE TOPLUMSAL ETKİLERİ -1
Sosyal Ağlar

SOSYAL MEDYANIN BİREYSEL VE TOPLUMSAL ETKİLERİ -1

Yazar(lar): Gülbahar AYTEKİN - Gazeteci | 27 September 2019, Friday 10:04 | 46,461 görüntüleme

Bu ortamlarda yaşanan aslında, mutluluğu başkalarının beğenilerinde, başkalarının yaptığı yorumlarda ve başkalarının bakışlarında aramaktır. Yani başkalarının sizi mutlu zannetmesi üzerine bina edilmiş sahte bir mutluluk hissinden ibaret olan bir dünya.

“Muhatap olduğumuz bütün teknolojiler beynimizin yapısını değiştiriyor.”

Aletler, makineler ve teknoloji her dönem için bireyleri ve toplumları değiştiren ve dönüştüren başat faktörlerden olmuştur.

Yakın tarihten bir örnekle, buharlı makine toplumları etkilemiş ve yeni bir çağın katalizörü olmuştur. Aynı şekilde fotoğraf makinesi, telefon, kamera, televizyon, bilgisayar gibi aletler de hayatımıza girdikleri andan itibaren hemen her şeyi değiştirmiş, yeni ve farklı bir zemine taşımışlardır.

Yani teknolojiyi ve aletleri üretiyor, kullanıyor, bu doğrultuda yaşıyor, değişiyor ve dönüşüyoruz.

Biz farkında olmasak da, yapılan araştırmalar, günde ortalama 7 saat internet kullandığımızı söylüyor ve bu 7 saatin 3 saatini de sosyal medya kullanarak geçiriyoruz.

Özellikle mobil telefonların da etkisiyle, sosyal medya en yoğun kullandığımız araçların başında geliyor.

Bu yüzden sosyal medya deyip geçemeyiz, geçmemeliyiz.

Çünkü sosyal medya anlam itibariyle günümüzde pek çok şeyi ifade ediyor.

Sosyal Medyayı Neden Bu Kadar Yoğun Kullanıyoruz?

Sosyal medyada sonu gelmeyen bir akışa maruz kalıyoruz. Reklamlar, fenomenler, akımlar, paylaşımlar, haber ve enformasyon içerikleri, fotoğraflar, videolar…

Neler oluyor bu mecralarda, daha yakından görmek için şöyle kısa bir gezintiye çıkalım.

Bireylerin ve özellikle gençlerin birbirleriyle buluştukları, birbirlerini anladıkları, takip ettikleri, birbirlerinden haberdar oldukları yerlerdir artık sosyal paylaşım ağları.

Sosyal medya hem bir sosyalleşme alanı olabilirken, hem de gerçek hayattan uzaklaşıldığı için asosyalleşme alanlarıdır da aynı zamanda.

Öğrenciler için eğlenceli bir ders notu paylaşımı platformu olabilirken, aynı zamanda ders çalışmanın önünde duran en büyük engel de olabilir.

Uzaktaki evladın ebeveynleri ile görüşüp, hal hatır sorduğu, belki böylece evlatlık-ana babalık görevinin ifa edildiği yerlerdir de aynı zamanda.

Kurumlar, patronlar, komşular, iş arkadaşları, uzak ve yakın çevre hakkında bir şeyler öğrenmek istedikleri kişileri sosyal medyadan şöyle bir araştırarak istedikleri bilgiyi edinebileceklerdir.

Örgütlenme, bir araya gelme, toplanma yeridir sivil toplum kuruluşları ve aktivistler için.

Kanaat önderlerinin, yazarların, gazetecilerin, psikologların, pedagogların, doktorların topluma ve hedef kitlesine ulaşmaya çalıştıkları yerlerdir de aynı zamanda.

Habere, güncel gelişmelere ve bütün haber kanallarına tek bir noktadan ve en hızlı şekilde ulaşma imkânı sunar bireyler için.

Ticari firmalar ürün pazarlar, reklamını yapar, daha küçük ölçekte olanların ise ürettiklerini topluma sunma, gösterme yeridir.

Kimileri konuşur sosyal medyada, kimileri yazar, kimileri video çeker, kimisi harf harf işlediği şiirini söyler.

Kimisi akım başlatır, kimisi güldürür, kimisi ağlatır, kimi hayrete düşürür, kimi tongaya.

Eskisi gibi oyun oynamak için sokaklara çıkmak için can atmaz artık çocuklar. Sanal bir arkadaş bulur, sanal bir karakter oluşturur ve başlar küçücük bir ekran başında oynamaya.

Kimi yemek pişirir, kimisi yemek tarifi verir, kimi spor yapar, kimi –mış gibi yapar.

Kimi düşünce paylaşır, kimi fotoğraf(!) paylaşır.

Kimisi görmenin(!) peşindedir, kimisi görünmenin(!)

Profiller "stalk"lanmaktan, gerçek hayattaki gerçek yüzler ıskalanabilir.

Kimi siyaset yapacaktır, kimi açıklama yapacaktır, kimisi itibar oluşturacaktır.

Birileri halinden memnun, birileri şikayetçi, birileri her şeyden haberdar oluyorum hissi ile mutlu mesut, birileri ise ya bir şeyleri kaçırırsam(!) korkusu ile tedirgin…

Yani herkesin, hepimizin farklı bir motivasyonu, bir sebebi mutlaka vardır sosyal medya kullanmak için…

Bunca şey sosyal medya ortamlarında gerçekleşirken, bu toplumsal ağların bizi değiştirmesi elbette kaçınılmaz olacaktır. Alışkanlıklarımız, davranışlarımız, algılarımız, düşünce ve inançlarımız, beklentilerimiz, birbirimizle iletişim kurma biçimlerimiz ve değer yargılarımız değişiyor.

Özellikle güzellik, mutluluk, başarı, mahremiyet gibi kavramların ifade ettiği anlamlar dönüştürülüyor ve böylece sosyal medyanın empoze ettiği, bize ait olmayan ve sürekli pompalanan bazı düşünce kalıplarına - kalıp yargılara maruz kalıyoruz.

Nedir Bu Kalıp Yargılar?

Örneğin nasıl giyineceğimize, nasıl görüneceğimize, nereye gideceğimize, nasıl eğleneceğimize artık sosyal paylaşım ağları karar verir oldu.

"Şu şekilde giyinirsek güzel olacağız..."

"Şu yerlere gidersek mutlu olacağız…"

"Şu kişi gibi görünürsek amacımıza ulaşacağız…"

"Şunları şunları yaparsak başarılı sayılacağız…"

"Şu yaşımızdaysak şunları yapmış olmamız gerekiyor… "

Mutlu olmak için şunları tüketmeli, şu mekanlara gitmeli, şu yemeklerden yemeli, şu kişiler gibi görünmeli, şu kişilerin yaptıklarını yapmalı ve şu kişiler gibi düşünmeliyiz...

Peki, kendimiz neredeyiz?!

Sürekli bir şekilde çevresinin, arkadaşlarının pozitif, sıkıntısız ve muhteşem olarak kurgulanmış hayatlarını gördüğünde, kişiler kendilerini olduğu gibi kabul etmekte zorlanıyor. Kendisi olmaktan uzaklaşıyor. Hep bir kıyaslama içerisinde buluyor kendini. Kıyaslamanın sonu da kıskançlık, mutsuzluk ve yetersizlik hissi oluyor. Bir adım ötesi ise depresyon olabiliyor.

"Ayşe şuraya gitmiş ben de gitmeliyim, Ali bunu yapmış ben de yapmalıyım."

Sürekli bu tür duygularla boğuşur hale geliyoruz.

Sosyal paylaşım ağlarında yapılan paylaşımlara baktığımız zaman, şunu görüyoruz: Herkes mutlu, herkes kusursuz, herkes başarılı… Her şeyin tamam olduğu, mükemmel ve ışıltılı bir dünya. Çünkü bu profiller çoğunlukla kişilerin oldukları gibi değil de görünmeyi istedikleri gibi kurgulanmış profillerdir.

Bir insanın gerçek hayatında her zaman mutlu, her zaman başarılı, her zaman harika şeyler yaşayan, her zaman muhteşem hisseden birisi olması mümkün müdür?

Mümkün değildir ve bu sağlıklı olan da değildir zaten.

Hayatın içinde sevinçler kadar hüzünler de vardır. Başarılar kadar, başarısızlıklar da vardır. Bir yandan doğar, bir yandan ölürüz. Her gün bir yerlere gidip gezmeyiz. Her gün harika hissedemeyiz, her zaman başarılı olamayabiliriz, her gün her istediğimizi yapamayız. Sağlık kadar hastalık da vardır hayatın içinde, mutluluklar kadar mutsuzluklar da…

Sosyal medyada hayat olduğu gibi değildir, olmasını arzu ettiğimiz gibidir. Sanaldır, kurgulanmıştır, gerçeğin tamamı değil, çok az bir kısmıdır. Bir an’ıdır.

Yapılan araştırmalar sosyal medya kullananların, kendilerini giderek daha mutsuz ve yalnız hissettiklerini ortaya koyuyor.

Bu ortamlarda yaşanan aslında, mutluluğu başkalarının beğenilerinde, başkalarının yaptığı yorumlarda ve başkalarının bakışlarında aramaktır. Yani başkalarının sizi mutlu zannetmesi üzerine bina edilmiş sahte bir mutluluk hissinden ibaret olan bir dünya.

Bütün bunlar cereyan ederken, elbette birileri tüketim ve eğlence kültürünü pompalamaya, algı yönetmeye-algı oluşturmaya ipleri istediği yöne çevirip, bakılmasını ve görülmesini istedikleri şeyleri ruhumuza üflemeye devam ediyor…

Yorumlar

  • Henüz yorum yapılmadı. Hemen düşüncelerinizi yazarak ilk yorumu siz yapabilirsiniz.
Yorum yapın
  • Doğrulama için e-posta adresinizin gerçek ve size ait olması gerekiyor.
  • E-posta adresiniz kesinlikle üçüncü kişilerle paylaşılmayacak, gizli kalacaktır.
  • Görünecek ad alanı için gerçek adınızı kullanmak zorunda değilsiniz.
  • İnternet üzerinde yapacağınız her işlem için IP adresinizin kayıt altına alındığını unutmamalısınız.
  • Yorumunuz yayınlanmadan önce editör onayından geçecektir.
lightbulb_outline Adınız, soyadınız, adresiniz, telefon numaranız, e-posta adresi, aile bireylerinizin adı, kimlik numarası vb. kişisel bilgileriniz size özeldir. İnternet ortamında paylaşılan küçük fakat önemli bilgiler, büyük zararlara sebep olabilir.
Toast Alert...