Size nasıl yardımcı olabilirim?
Dijital Oyunlar
GOOGLE’DA ARA! WHATSAPP’TAN GÖNDER!
İnternet ve Teknoloji

GOOGLE’DA ARA! WHATSAPP’TAN GÖNDER!

Yazar(lar): Dr. Şahin BAYZAN - Bilişim Uzmanı | Grafik(ler): Burak ÖZÇELİK | 29 August 2019, Thursday 14:32 | 4,493 görüntüleme

Birçoğumuz arkadaşımıza bu iki söylemiş veya onlardan bu sözleri duymuş olabiliriz. Şimdi biran bu söylediklerimi düşünün ve bunun doğru olup olmadığına siz karar verin. Yüksek ihtimalle çoğumuz bu söylediğim ifadenin doğruluğu noktasında bana hak verecektir. Zaten başlığı bu şekilde atmamın en önemli sebebi sizlerin de benim de ve bizim dışımızda birçoklarının da verdiği bu cevaptır aslında “Google’a bak, WhatsApp’tan gönder” sözü.


Birçoğumuz arkadaşımıza bu iki söylemiş veya onlardan bu sözleri duymuş olabiliriz. Şimdi biran bu söylediklerimi düşünün ve bunun doğru olup olmadığına siz karar verin. Yüksek ihtimalle çoğumuz bu söylediğim ifadenin doğruluğu noktasında bana hak verecektir. Zaten başlığı bu şekilde atmamın en önemli sebebi sizlerin de benim de ve bizim dışımızda birçoklarının da verdiği bu cevaptır aslında “Google’a bak, WhatsApp’tan gönder” sözü.

Nisan 2013 yılında Trabzon Valiliği’nde verdiğim bir konferansta; internette yalan haber, yanlış bilgi, siber zorbalık, sanal dolandırıcılık, oyun ve internet bağımlılığı, zararlı internet içerikleri, kişisel bilgilerin/verilerin paylaşımı, bilginin doğruluğunun kontrolünün gerekliliği, farklı arama motorlarının kullanılması gibi birçok konuya değinmiştim. Sonrasında ise o gün üç şeye dikkat çekmiştim ve demiştim ki: “Türkiye olarak üç alanda kendimize ait, verinin ülkemizde kaldığı çalışmalar yapmazsak, gelecekte milli güvenliğimizi tehdit edecek risklerle karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz olacaktır: 1- Yerli bir arama motoru, 2- Yerli bir sosyal medya platformu/uygulaması, 3- Yerli bir mesajlaşma uygulaması”.

Yaklaşık üç yıl önce yerli ve milli kavramı ortaya atılmadan, dillendirilmeye başlamadan çok önce, gayri resmi olarak bunu ifade etmiştim. Çünkü ülkemize ait olan verilerin bu ülke içerisinde kalması gerektiğini şiddetle savunuyordum, savunmaktayım ve bunun böyle olması gerektiğine inanmaktayım. Çoğu kişi de bu konuda bana katılmaktadır, benimle aynı fikir birliği içindedir. Fakat şunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim. İçerisi doldurulmadıkça, yukarıda bahsettiğim alanlarda ve diğer teknolojik alanlarda kendi göbeğimizi kendimizin keseceği hamleler gerçekleştiremezsek, çalışmalar yapamazsak Yerli ve Milli ifadesi hiçbir anlam ifade etmez, etmeyecektir de. İçerisini doldurmadıkça bunu kullananların da sadece tribünlere oynadığını, ön plana çıkmak için bu ifadeyi istismar ettiğini söylemek zorundayım.

Bugün geldiğimiz noktada yapılan bu tespitin ne kadar doğru olduğunu söylesek herhalde yanlış bir şey söylememiş oluruz. Daha önceki yazımızda: “Bugün bizler arama yapmak için Google, yazışmak için Whatsapp ve FB Messenger, paylaşmak için Facebook ve Instagram, izlemek için Youtube kullanıyoruz.” demiştim. İçimizden bazılarımız farklı gerekçelerle belki buna itiraz edebilirler. İstediğiniz kadar itiraz edin zira uluslararası istatistikler sizi doğrulamayacak yalanlayacaktır. Örneğin arama motorlarının son on yıllık kullanım istatistiklerine baktığınızda hâkim gücün mahşerin 3 atlısında (88.47% ile Google, 4.81% ile Bing, 3.13% Yahoo!) toplandığını görürsünüz. Bu gücün farkında olan Çin ve Rusya bunun ne denli önemli olduğunu görmüş olacak ki Çin Baidu (0.66%) Rusya ise Yandex (0.92%) ile bu alanda boy göstermeye başladı. Başarılı oldukları her ne kadar söylenemezse de bu gücün çok iyi farkında oldukları bir gerçek. Türkiye olarak Yaani ile bu alanda yer edinmeye çalışıyoruz. Bunun için gösterdiği çabalar için Turkcell’i tebrik etmek gerekir. Ben isterdim ki bu sadece bir işletme tarafından değil, çoklu bir konsorsiyum tarafından daha güçlü bir kaynakla hayata geçirilsin. Fakat Yaani daha yolun başında belki bundan sonra daha güçlü birlikteliklerle yoluna devam eder. Bunun değerini belki bugün anlamayanlar olabilir, ancak 10-15 yıl sonra bugün anlaşılmayan o değer anlaşılır hale gelir.

Mesajlaşma uygulamalarında da ülke olarak bir şeyler yapma gayreti olduğunu söylemeliyim. Çünkü verisi ülke içinde kalmayan mesajlaşma uygulamalarının belki şimdi hafife alınıyor ama gelecekte hem kişisel hem de milli güvenlik açısından büyük bir risk taşıdığını düşünüyorum. Katılır mısınız bilmiyorum ama bu konunun önemi, riski konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla verdiğim birçok seminerde WhatsApp’ın resmi bir yazışma aracı haline geldiğini ve bunun yukarıda ifade ettiğim gibi hem kişisel güvenlik, hem de milli güvenlik noktasında tehlikeli bir durum olduğunu ifade ediyorum. Resmi bir yazının, resmi bir yazışmanın Whatsapp üzerinden karşı tarafa gönderildiğini düşünebiliyor musunuz? Her ne kadar uçtan uca şifreleme olsa da, gönderilen bir mesajın, dosyanın bir durağa uğradıktan sonra karşı tarafa ulaştığını unutmamak gerekiyor. Bu durağın da uygulamanın sunucusu olduğunu, bununda ülkemizde olmadığını bilmek zorundayız. Gönderdiğimiz, sonrasında sildiğiniz mesajların gerçekte silindiğinden asla emin olamazsınız. Bu mesajları yedeklerinin tutulduğundan, arşivlendiğinden emin olamazsınız. Gönderdiğiniz ve aldığınız mesajların bir yerlerin filtresinden geçirilerek karşı tarafa ulaştırıldığından da emin olmazsınız. Size güven verenlerin, yarın güvenliğinizi tehdit edeceğinden emin olamazsınız. Dünya bu gücün farkında ve dünyada birçok ülke kendi mesajlaşma uygulamasını geliştiriyor ve verisini ülkesinde tutuyor. Hootsuite/We Are Social’in Digital 2019 report’un 81 sayfasındaki İstatistiklere bakıldığında Çin’in de bu alanda WeChat ve QQ ile sıralamada yer aldığını görmek mümkün. Onun için şunu aklınızdan çıkarmayın; internette, mesajlaşma uygulamalarında, sosyal medya platformlarında “Gönderdikleriniz artık sizin değildir”. Bunlara sildikleriniz de dâhildir.

Whatsapp ve benzeri mesajlaşma uygulamalara alternatif yerli mesajlaşma uygulamaları yeni yeni çıkmaya başladı. Fakat toplum olarak mı bilmiyorum ama bize ait olan, geliştirdiğimiz ya da geliştirmeye çalıştığımız hemen her girişim acımasızca eleştiriliyor. Bilinçli mi yapılıyor bilmiyorum ama zaman zaman bunun çok bilinçli bir şey olduğunu düşünmüyor da değilim. Eleştiriler daha çok, başka bir uygulamanın kaynak kodları kullanılırmış, oradan çalınmış diye çok ağır eleştiriler bunlar. Bu eleştirileri yapanların acaba dünyada açık kaynak diye bir kavramdan haberleri yok mu diye düşünmeden edemiyorum? GitHub denilen platformda milyonlarca açık kaynak kod olduğunu, 40 milyonun üzerinde yazılımcının orada her an paylaşımda bulunduğunu herhalde bilmiyor olamazlar.

Elbette eleştiri olacak, ben buna karşı değilim. Fakat eleştiri yaparken karşı tarafı öldürücü amacınız olursa bu eleştiri olmaktan çıkar art niyet olur, karşı tarafın yapmaya çalıştığı güzel bir şeyi değersizleştirme olur ki bu tasvip edilebilecek doğru bir yaklaşım olamaz, almamalıdır da. Ben gelecekte yukarıda ifade ettiğim açık kaynak kavramının daha da gelişeceğini düşünüyorum. Çünkü bilginin gizlendikçe değil, paylaşıldıkça çoğaldığına inanıyorum. Ülkemizde kapasitesi çok iyi olan gençlerimiz, mühendislerimiz, yazılımcılarımız fazlasıyla var. Bunları çok iyi motive edip ülkemizde tutmamız gerekir ki Google, Facebook, Whatsapp, Instagram vb. türü bize ait bir şeyler geliştirebilelim. Motive etmek derken sadece “hadi aslanım sen yaparsın”, “bravo harikasın” gibi şeyleri kastetmiyorum. Bunlar geçici olarak belki işe yarayabilir ama uzun vadede hiçbir işe yaramaz. Bir şeyler üreteceğini düşündüğünüz, bir şeyler üreten insanları ekonomik anlamda da çok iyi desteklemeniz gerekiyor. Bu söylediğim sadece devlet kurumları için değil, özel işletmeler, şirketler için de geçerli bir durum. Ben burada bir tespit yapıyorum. Katılan olur olmaz onu bilemem ama geleceğimizi ilgilendiren bir konudan bahsettiğimin de göz ardı edilmemesini diliyorum. Üreteni sömürmek değil, baş tacı etmek bizim önceliklerimizden olursa Hindistan’ın 1985’lerde attığı adımlarla bugün elde ettiği teknolojik atılımları biz de ülke olarak 10-15 yıl sonra gerçekleştirmiş olabiliriz diye düşünüyorum.

Bu konuda konuda Cumhurbaşkanlığı'na bağlı olarak kurulan Dijital Dönüşüm Ofisine de önemli bir sorumluluk düştüğünü ve bu konudaki beklentiler olduğunu ifade etmekte fayda var. Çünkü Ofisin görevleri;

  • Kamunun dijital dönüşümünü (e-devlet dönüşümü) koordine etmek,
  • Milli teknolojinin geliştirilmesi ve bu kapsamda farkındalık oluşturmak amacıyla gerekli olan projeler geliştirmek,
  • Büyük veri analizi yapmak, öncelikli proje alanlarında yapay zekâ uygulamalarına öncülük etmek,
  • Siber güvenlik ve bilgi güvenliğini artırıcı projeler geliştirmek,
    olarak sıralanmış.

Konuyu dağıtmadan Whatsapp benzeri uygulama örnekleri, çalışmaları ülkemizde yok mu? Elbette var. Örneğin ülkemizde, yüzde yüz Türk mühendisleri tarafından geliştirildiği ifade edilen Turkcell’in BİP Messenger uygulaması WhatsApp’ta olan hemen hemen tüm özellikleri taşıyor. Fakat dikkatimi çeken bir şeyi de ifade etmeden geçemeyeceğim. Google Play Store’da uygulamayı geliştiren şirket Lifecell Ventures Cooperatif U.A. anladığım kadarıyla Turkcell dijital servislerini yurt dışındaki operatörlerin kullanıma sunmayı planlıyor. Bir anlamda dünyaya açılmak istiyor ve dijital ihracat yapıyor. Elbette küresel marka olma noktasında bunlar önemli çalışmalar. Fakat beni bu ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren BİP Messenger kullanan kullanıcıların verileri Türkiye’de konumlandırılmış bir sunucu da mı kalıyor yoksa başka bir ülkede konumlandırılmış bir sunucu da mı? Amacım asla kötülemek değildir, hatta bu tür girişimleri kullanıcı verileri yurt içinde kalması şartıyla şiddetle destekliyorum. Fakat şirket hakkında bilgilere baktığımda “Lifecell Ventures is incorporated under Dutch Law and has its registered address in The Netherlands.” Yani, “Lifecell Ventures, Hollanda Yasası kapsamında kurulmuştur ve kayıtlı adresini Hollanda'da almaktadır.” deniliyor. Bu beni ister istemez kişisel verilerin ülke içerisinde kalmadığı noktasında endişeye sevk ediyor. Fakat Turkcell, hayır BİP Messenger kullanan Türkiye’deki internet kullanıcılarının verileri Türkiye’de kalıyor diyorsa ve bunun garantisini veriyorsa bana düşen bunu alkışlamak olur. Bu yazıyı Turkcell’den birileri okur mu bilmiyorum ama benim ve tüm kullanıcıların endişelerimi giderecek bir geri dönüş olursa onu da buradan seve seve yayınlarız.

Bunun yanında Bilgi Teknolojileri ve İnternet Güvenliği Derneği’nin Dedi uygulaması da var. Fakat bir Sivil Toplum Kuruluşu maddi destek olmadan bunu ne kadar iyi bir noktaya getirir bilemiyorum. Ama buna girişmesi bile takdir edilecek bir girişim demek zorundayım. Dedi uygulamasının alması gereken daha çok yol olduğunu düşünüyorum.

Kesinlikle doğru yolda olduklarını ifade etmek isterim. Bunu söylerken aldığım kıstas; bir uygulamanın başarısının ne kadar küresel olduğuyla alakalı olmasıdır. Milyar dolarlık bütçeli uygulamalarla aynı kategoride yol almanın ve küresel olmanın güçlüğünü çoğumuz biliyordur, anlatmama gerek yok sanırım. Ayrıca burada Türk Telekom’un Wirofon’dan da bahsetmeden geçmemem gerekiyor. Whatsapp ve Messenger gibi birçok uygulamada yapılan hemen her şeyi bununla da gerçekleştirebiliyorsunuz.

Benim yazımın başında da ifade ettiğim üzere Dünya üç şeyin büyük bir güç olduğunun farkındadır ki bunlar; arama motorları, sosyal medya/paylaşım platformları ve mesajlaşma uygulamalarıdır. Sosyal paylaşım platformlarında da başı çekenlerin Facebook, Instagram, Twitter olduğunu söyleyebiliriz. Elbette diğer ülkeler bu alanı boş bırakmama gayret içerisinde; Rusya’nın VK’sını, Çin’in QQ platformunu belirtmek gerekir. İstatistiklere (wearesocial sayfa 81) bakıldığında da durum daha net görülecektir. Maalesef Türkiye olarak bu tür bir platforma sahip değiliz ve yoğun olarak Facebook ve Instagram’ın tüketicisi, müşterisiyiz. Bu platformlar her ne kadar kameralar önünde güvenliğinize yönelik aldıkları tedbirlerden bahsediyor olsalar da size söylenilen güven verici sözlere aldanmamanızı ve paylaşımlarınızı düşünerek yapmanızı tavsiye ediyorum. Bu söylediklerimi Jason Bourne film serisini seyrettiğinizde daha iyi anlayacağınızdan eminim. Özellikle filmin 38 - 43 dakikaları arasını seyrederseniz ne demek istediğimi çok daha net anlayacaksınızdır.

Son olarak konunun önemine binaen Cumhurbaşkanlığının yayımladığı Bilgi ve İletişim Güvenliği Tedbirleri konulu genelgesinde alınması gereken sıralandığını da ifade etmek isterim.

Bir sonraki yazımda buluşmak ümidiyle…

Yorumlar

  • Henüz yorum yapılmadı. Hemen düşüncelerinizi yazarak ilk yorumu siz yapabilirsiniz.
Yorum yapın
  • Doğrulama için e-posta adresinizin gerçek ve size ait olması gerekiyor.
  • E-posta adresiniz kesinlikle üçüncü kişilerle paylaşılmayacak, gizli kalacaktır.
  • Görünecek ad alanı için gerçek adınızı kullanmak zorunda değilsiniz.
  • İnternet üzerinde yapacağınız her işlem için IP adresinizin kayıt altına alındığını unutmamalısınız.
  • Yorumunuz yayınlanmadan önce editör onayından geçecektir.
lightbulb_outline Tıkla kazan! Kazandınız! Linke tıklayın! Anketi doldur kazan! türünden tekliflere aldanmayın. İnternette de tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi "bedava" diye bir şey yoktur.
Toast Alert...