Blog
Gerçek yaşamda mahremiyetimize nasıl önem veriyorsak,hayatımızın bir parçası haline gelen dijital medyada paylaştığımız içeriklerde de mahremiyetimizi korumamız aynı derecede önem taşımaktadır. Peki, dijital dünyada mahremiyetimize gölge düşürebilecek doxing tehlikesinin farkında mıyız?
Hepimiz biliyoruz ki artık ekransız bir hayat düşünülemez. Hayatımızın her alanında olan ekranlar; çocuğuyla, genciyle, yaşlısıyla her birimiz için sunduğu fırsatlar ve yararlandığımız alanlar doğrultusunda bizler için farklı anlamlar taşımakta. Peki, sunduğu fırsatların yanı sıra ekranlarda çocuklarımızı bekleyen gizli tehlikelerin farkında mıyız?
Yüzümüzü, gözümüzü ve kulaklarımızı teknolojik cihazlara öyle çok dönüyoruz ki; "görmedim, duymadım, bilmiyorum" mottosunda, nezaketsizliğe, bencilliğe, ahlaki ve kültürel normsuzluğa, dijital sağırlığa ve dijital körlüğe doğru hızla yol alıyoruz.
Araştırmalara göre başkalarıyla iletişim kurarken içgüdülerimizi dinleriz ve içgüdülerimizin bir kısmı da karşımızdaki kişinin sözsüz olarak nasıl davrandığına bağlıdır. Sizin hoşunuza gidecek, anlaşabileceğiniz insanlar daha öncesinde sizi araştırıp nelerden hoşlandığınızı bilirlerse, verdikleri sözsüz ipuçlarıyla sizin istediğiniz şekilde iletişim kurmayı sağlarlarsa ve kendisiyle iletişim kurmanızın size iyilik getireceği hissini size verirlerse inanın oldukça tehlikeli bir hal alabilirler ve bir anda kendinizi kurban olarak bulabilirsiniz! Sosyal mühendislerin beden dillerini ve yüz ifadelerini çözümleyebilmek sizi kurban olmaktan kurtaracaktır.
Video oyunları, piyasaya sürüldüğü andan itibaren hayatımızda popüler bir eğlence biçimi olarak yer edinmiştir. Hatta kimi insanlar video oyunları oynayarak neredeyse günün büyük kısmını geçirebilmektedir. Yaygın kullanımı nedeniyle, bilim adamları video oyunlarının insanların beynini ve davranışlarını nasıl etkilediğini araştırmışlardır. Video oyunlarının insan beynine ve dolaylı yoldan insan psikolojisine nasıl etki ettiğini bilmek önemlidir.
Sosyal mühendislik yöntemleri kullanılarak veri toplamaya yönelik girişimler dijital ortamda değişiklik gösterebiliyor Bilinçaltı teknikleri kullanmak, sosyal mühendislik yöntemlerinden sadece biri. Bilinçaltı teknikler ya da subliminal mesajlar kullanılarak yapılan haberlerin, programların, filmlerin, dizilerin, dijital oyunların ve birçok görsel yayınların veya müzik, ses dosyaları gibi işitsel yayınların, insanların zihinsel, fiziksel, sosyal ve duygusal gelişimlerini olumsuz yönde etkilediği bilinmektedir. Bu tarz görsel yayınlarda olası siber zorbalık, siber şiddet ve cinsel içerik, online taciz gibi durumlar görülmektedir.
Şiddet, güç ve baskı uygulayarak insanların fiziksel veya psikolojik açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu hareketlerdir. Şiddet, özel veya kamusal alanda (evde, aile bireyleri arasında, sokakta, iş yerinde) meydana gelebilir. Teknolojiyle beraber şiddet unsurunun yeni bir uzantısı olarak da dijital şiddet kavramı ortaya çıkmıştır. Kullanıcıların teknolojiyi sorunlu kullanmasından kaynaklı yeni bir şiddet alanı diyebiliriz. Dijital şiddet kavramının tam olarak neyi ifade ettiğine gelmeden şiddetin yalnızca fiziksel olmadığı bir diğer türünün de duygusal şiddet olduğunu önemle vurgulamak gerekir. Şiddet deyince illa birinin birine el kaldırması, vurması gerekmez. Karşımızdaki kişiye karşı ses tonumuzu yükseltmek, bağırarak bir şeyleri ifade etmeye çalışmak da şiddettir. Duygusal şiddete maruz kalan kişiler kendilerini değersiz hissederler. Üstelik zamanla gördüğü duygusal şiddetten kaynaklı kendini hep yanlış yapıyormuş, hep hatalı ve suçlu gibi hissedebilir. İşte karşımızdaki insanda bu denli bir değersizlik duygusu uyandırmak da bir psikolojik şiddettir.
Teknolojik gelişmelerin hemen her açıdan hayatımızı etkilediği bir zamandayız. Şüphesiz teknoloji denildiğinde aklımıza ilk gelen internet. Geçmişe dönüp baktığımızda internet başta olmak üzere son otuz yıldaki teknolojik gelişmelerin, hayatımızda çoğu şeyi değiştirdiğini görüyoruz.
Siber güvenlikte %100 güvenlik diye bir durum söz konusu değildir ve güvenliğin en zayıf halkası insan faktörüdür. Bilişim sistemlerine gerçekleştirilen saldırılara karşı alınan önlemler, çoğunlukla insan hatası sebebiyle savunmasız kalabilmektedir. İnsanlar stres altındayken karar verme mekanizmaları çalışmayabilir, algıları zayıflayabilir, dikkatleri dağılabilir ve kendilerini büyük bir baskı altında hissederler. Bu baskı sonucunda da siber saldırıya zemin hazırlayabilir, geri dönülemez hatalar yapabilirler.
Bir an için şöyle düşünün; sahte kimlikler arkasına saklanarak, internetten veya sosyal medyadan yalan ve iftiralarla sizi tehdit eden dijital katiller olsa ne yaparsınız? Büyük bir nefret ve kin ile hareket eden bu dijital katiller, sizi hedef tahtasına koysa nasıl davranırsınız? Böyle bir durumla karşılaşsanız psikolojiniz nasıl olur?