Blog
İtibar, bir kişinin ya da işletmenin toplum nezdinde saygınlığı olarak tanımlanıyor. Diğer bir ifade ile kişinin ya da kurumun toplumda nasıl algılandığını gösteren soyut bir kavram aslında itibar. İtibar konusu o kadar önemli bir konu olacak ki birçok yazar ve feylesof bu konuda çok etkileyici ifadeler kullanmışlardır. Çünkü itibar, bir anlamda sizin dışınızdaki bireylerin size duyduğu güvenin en önemli nedenidir.
Teknolojik cihazları kullanırken kendimizi, duygularımızı, hayatımızı, aile ve sosyal ilişkilerimizi, görev ve sorumluluklarımızı ne yönde etkilediğini objektif bir şekilde değerlendirmeliyiz. Teknolojiyi amaçlarımız doğrultusunda ve farkında olarak mı kullanıyoruz, yoksa internetin ve sosyal medyanın uçsuz bucaksız dünyasında oradan oraya sürükleniyor muyuz?!
Bilgisayarlar, tabletler, akıllı telefonlar derken hayatlarımız ekranlarla doldu taştı. Akıllı telefonlarımızla uyanıyoruz, onlarla eve geliyoruz ve onları gün boyu ceplerimizde taşıyoruz. Bu yüzden uzmanların sürekli maruz kalma durumunun sağlığımıza zarar verebileceği konusunda uyarmaları şaşırtıcı değildir. Teknolojinin aşırı kullanımının bir süre sonra günlük hayatımızı olumsuz yönde etkilemeye başladığını fark ettiysek; kimlerle, ne zaman ve çevrimiçi olarak ne yaptığımız konusunu değerlendirmemiz gerektiği aşikârdır.
Dünyada ve Türkiye’de yoğun olarak kullanılan bu uygulamaların sahipliğine baktığımızda tek bir gerçek var: uygulamaların tamamının menşei ABD yani kullanıcıların tüm verileri bu ülkede depolanıyor. Diğer bir çarpıcı gerçek ise bu uygulamaların dördünün (Facebook, Whatsapp, FB Messenger, Instagram) Facebook’a ait olduğudur. Bugün bizler arama yapmak için Google, yazışmak için Whatsapp ve FB Messenger, paylaşmak için Facebook ve Instagram, izlemek için Youtube kullanıyoruz. Bunda ne anormallik var diye sorabilirsiniz. Elbette yok, fakat tüm paylaşım ve yazışmalarımızı yaptığımız uygulamaların, bu hizmeti bizlere bedava kullandırmasındaki gerçeğin ne olduğunu da bilmek zorundayız.
Şimdinin ebeveyn olmuş çocukları için en güzel akım(challenge) mavi göğe bakıp bulutları hayal gücünün elverdiğince hayvanlara, eşyalara, yüzlere benzetmek ve bu kurulan benzerlik ile birlikte bulutlara ve mavi göğe baktıkça büyülenip mutlu olmaktı. Aradan çok zaman geçti… Hayatımıza İnternet girdi, bilgi teknolojileri hızla ilerledi. “Dijital Çağ” olarak adlandırılan bir zamanın içinde buluverdik kendimizi. İnternetin yoğun bir şekilde kullanımı ile birlikte günlük hayatın pratiklerine kadar hemen her şey değişti ve dönüştü.
Kaygı bozukluğuna sebep olabilecek etkenlerin farkında olmak, uyarı işaretlerini dikkate almak ve çocuğun sosyal medyayı daha sağlıklı ve daha üretken kullanmasını sağlamasına yardımcı olmak önemli bir konudur.
Teknolojiyle iç içeyiz. Çoğumuzun akıllı telefonu var ve hemen hemen hepimiz online olarak yaşıyoruz. Sosyal medya platformlarının aktif kullanıcılarıyız. Paylaşıyoruz, beğeniyoruz ve yorum yapıyoruz. Tanıdığımız, tanımadığımız binlerce kişiyle iletişim halindeyiz.
Her internet kullanıcısı, az ya da çok kişisel verilerini gönüllü olarak internette paylaşıyor veya paylaşmak zorunda kalıyor. Çünkü uygulamaların büyük bir çoğunluğu kişisel bilgilerimize erişim izinleri istiyor. Biz kullanıcılar da bu uygulamaları kullanabilmek adına belki de gönülsüz olarak bu izinleri veriyoruz, vermek zorunda kalıyoruz.
Teknolojinin sunduğu sayısız imkânların aşırı, kontrolsüz ve yanlış bir şekilde kullanılması kişilerin hayatında ciddi zararlara sebep olabilmektedir. Bu zararlar arasında fiziksel ve psikososyal bir takım problemler yer almaktadır.
Günümüzde özellikle genç kullanıcıları gözlemlediğimizde, interneti sadece, sosyal medya, kısa video ve oyun ortamı olarak algılıyorlar. Peki, interneti bu kadar dar bir alana sığdırmamıza sebep olan etmenler nelerdir? Nasıl bu hale geldik? İnternet tüm ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimize inandığımız bir araç mı? Bunun da ötesinde, ihtiyaçlarımızı karşıladığını düşündüğümüz sosyal medya platformları neden ücretsiz, gelirlerini nereden karşılıyorlar ya da her gün tırlar dolusu sunucuyu nasıl alabiliyorlar? Bir şey bedavaysa, ürün biz miyiz?