Blog
Sosyal medyada gezinirken pek çok şeye dikkat etmiyoruz. Tweet'lerimiz, Instagram fotoğraflarımız veya Facebook paylaşımlarımızın çoğu uygulama üzerinden kaldırsak dahi aslında tamamen silinmiyor. Dürüst olalım. Sosyal medyada herhangi bir şey paylaşmadan önce kendimize şu soruyu soruyor muyuz: “ Bunu gerçekten paylaşmalı mıyım? ”
İnternet ve sosyal medyada dolaşan, akıllı telefonlara ve tabletlere yükledikleri uygulamalara telefondaki birçok yere erişim izni verenlerin unutmaması gereken bir gerçek var: İnternette dolaştığımız mecralarda bıraktığımız "Dijital ayak izlerimiz" kayıt altına alınıyor. Bırakılan bu izlerin yarın bir gün karşımıza çıkma olasılığı oldukça yüksek. Onun için sanal ortamda yüzümüzü kızartacak değil, yüzümüzü ağartacak ayak izleri bırakmak zorundayız.
İlk soru şu: İnsanoğlu, sosyal medyayı neden bu kadar sevdi? Belki, beğenilmek için… Peki, neden beğenilme isteği duyar insan? Neden hayatı üzerinden “hesap” ya da “bildirim” verme ihtiyacı hisseder sosyal medyada başka insanlara, başka hayatlara? Hem yöneltilen bu “beğeniler”, gerçek midir?
Bu ortamlarda yaşanan aslında, mutluluğu başkalarının beğenilerinde, başkalarının yaptığı yorumlarda ve başkalarının bakışlarında aramaktır. Yani başkalarının sizi mutlu zannetmesi üzerine bina edilmiş sahte bir mutluluk hissinden ibaret olan bir dünya.
Gelecekte suçların nasıl olacağıyla ilgili bir fikriniz var mı? Eski çağlarda yaşıyor olsak hırsızlık, dolandırıcılık, soygun, gasp gibi suçlar hep fiziksel olurdu. Fakat günümüzde dijital çağın ilk adımlarını atarken gelecekte bizi hangi suçların beklediğini biraz düşünmekte fayda var.
Teknolojinin hayatımızı birçok açıdan etkilediği bir dönemden geçiyoruz. Argümanlar değişse de teknolojik değişimler yaşandığı müddetçe bu etkileşim ve değişim durmayacak, devam edecek. Değişim ve etkileşimin oldukça yoğun yaşandığı günümüz dijital dünyasında küçük, büyük hepimizi önemli sorumluluklar düşüyor.
İnternet kullanıcılarının yaptığı en büyük hatalardan biri, internet ortamında herhangi bir mağduriyet yaşamadan haklarının ne olduğuyla ilgilenmemesi, bunları öğrenmeye ihtiyaç duymaması olduğunu söyleyebilirim. Haklarımızı ve sorumluluklarımızı öğrenmek için illa bu ortamda mağduriyet yaşamamız gerekmiyor.
Sosyal, dijital mecralarda topluma dikte edilen, yaşam tarzlarının, ideolojilerin, kültürlerin, inançların, algıların tüketicisiyiz. Ve bu çoğu zaman bireylerin bilinçli bir tercihi olmayabilir.
İnternetle ve sosyal medya ile yatıp internet ve sosyal medya ile kalkıyoruz. Teknolojik aletlerle iç içe yaşıyoruz ve onları kullanıyoruz. Bilemiyorum belki gelecekte yapay zekâ ile donatılmış robotlar insanları yönetmeye başlar. Elimizdeki akıllı telefonumumuz her DIT dediğinde hemen ona bakma gereği duyuyoruz, sosyal medyada ne kadar beğenildiğimiz, yazdıklarımız ve paylaştıklarımızın ne kadar paylaşıldığı, ne kadar izlendiğimiz bizim için o kadar önemli hale geldi ki…
Yanlış algı ve kaygı hali ile yaklaşıldığında kişiyi oldukça zor durumlara düşüren, sağlığımı kazanayım derken sağlıktan eden bir konudan bahsedeceğiz: Siberkondria!